Uzun bir aradan sonra üçüncü kez Doğu Karadeniz'e bir gezi yapıyoruz. İlkini 2007 yılında çocuksuz bir çift olarak motosikletle yapmıştık İkincisini 2009 yılında arabayla oğlumuz Ardıç henüz 4 aylıkken Çamlıhemşin merkezli gerçekleştirdik. Bu kez Kampa Gidelim mi Baba? grubuyla 20'ye yakın çocuk 40 kişilik bir toplulukla 14-21 Haziran 2015 tarihleri arasında yine Çamlıhemşin ve Kaçkarları hedef aldık. Bu son maceramız uzun dağ ve patika yürüyüşü ağırlıklı bir gezi oldu.
İyi bir kampın olmazsa olmazlarından biri de güzel bir yemek yemektir. Öğünlerinizi soğuk yada özensiz yemeklerle geçiştirmek sizin daha az keyif almanız ile sonuçlanacaktır. Oysa iyi bir yemek yapmak yada evde yaptığınızı ısıtmak hem çadırınızın çevresine eğlence katacaktır, hem de çay demleme ihtimalinizi ortaya çıkaracaktır.
Bunun benzeri bir sürü sebepten ötürü bence kamplarda ocak herkesin olması gereken ana malzemelerdendir.
Son zamanlarda Kamp meraklılarının artması ile Uykutulumu konusunda da bir ürün patlaması yaşandı. Birçok marka değişik özellikteki ürünleri ile piyasa da yer alır oldular. Bunların arasından seçim yapmak çok zor gibi görünse de aslında çok zor değildir. Uyku tulumu hakkında bilmemiz gereken temel bilgi tulumun bir ısı kaynağı olmadığıdır. Süreç şu şekilde ilerler.Gece yatınca önce siz tulumu ısıtırsınız. Ardından bu ısıyı içinde tutan tulum sizin dolaşımınız azalıp ısınız düştüğünde sizi ısıtır. Yani ısınızı kaçırmaması gereklidir.
Bir çok konuda olduğu gibi çadır seçimini de etkileyen ana etken sizin isteklerinizdir. Bu yazıda çadır alırken, seçerken, düşünürken nelere dikkat etmemiz gerektiğini özetlemeye çalışacağım.
Tabii ki en pahalı çadırı alalım ve kurtulalım gibi bir önerme pek işe yaramayacaktır. Kış şartları için hazırlanmış bir çadırda ısı korunumu size yazın fazla gelecek ve o kadar para verdiğiniz çadırınızda yazın ecel terleri dökeceksiniz.
Kurşunlu köyünün yollarını bu kez Meşe Palamudu okulunun velileri, öğrencileri, öğretmenleri ve yöneticileriyle tuttuk. Yaşları küçük bu misafirlerimizi yine macera dolu bir kamp bekliyordu.
Yaz kamplarımız başlamadan son mayıs kampımız Kırıntı. Senede 2 kez gelmeden edemiyorum. Birde eylül çivarı böğürtlen ve elma için geliyoruz buralara. Yollar beklediğimden bozuk. Yer yer arabalar takılıyor ve zorlanıyoruz. Ama hiçbiri engel değil. Bir ara arkadakileri beklemek için arabadan indiğimde çok yeni ayak izleri görüyorum. Bir Ayı ‘ya ait. Toprak yoldan orman içine çark etmiş.
Bu hafta Sinekli yaylada kampa gittik. Evet gerçektende Sinekliydi. Ama ben böyle terbiyeli sinek türü görmedim. Hiç konmuyorlar ve vızıldama sesleri yok. Sana yaklaşmıyorlar. Sadece belli bir mesafede kalabalıkça uçuyorlar. Aferin bu türe.
Çiğdem yaylasını ilk kez böyle gördüm. Daha önceleri kamp yaptığımız çadır kurduğumuz yerler su toplamış doğa gölet olmuş. Kıyısına kampımızı attık. Ama su sorunumuz var gibi görünüyor. Köylüler daha yaylaya çıkmamış ve çeşmeler tamir edilmemiş. Gürül gürül akan çeşmelerde su yok.
Mayıs ayının başlarındayız. 3. Kampımızı yapıyoruz ve bunda da hedeflediğimiz bölgeye çıkamadık. Geçmiş senelere göre kar yağışı çok fazla olamasından kaynaklanıyor bu durum. Böyle olunca yolları açmak mümkün olmuyor.
Buluşma yerimizdeki köylüler ile konuşmalarımızdan yolun açık olmadığını öğrendik ama yinede şansımızı bir denemek istedik. 30 dk lık extra bir uğraşı sonucu çıkamayacağımıza karar verince Konaş bölgesine dönmeye karar verdik.
İçimizi ısıtan güneşin, gülümseyen ve hepimizi tazeleyen baharı Bilecik Kurşunlu köyünde karşılamak istedik. Cuma gününün de tatil olmasından faydalanarak; burada mümkün olduğunca fazla deneyim yaşamak üzere yollara düştük. İyi ki de yaptık...