Şehirde doğmuş, büyümüş; hayatında köy, köy havası, ekmeği, peyniri; otlayan hayvanı, yer sofrasını görmemiş biri için bu yazacaklarımı yaşamak nasıl bir mucize tahmin edemezsiniz; sadece deneyimleyerek anlayabilirsiniz. Dilerim bu yazıdan sonra size de bir kapı aralanır.
Arkadaşımın sosyal medyasında #kampagidelimmibaba etiketi ile paylaşımlar gördüm; içimden de neden “baba” acaba dedim. Sonra unuttum gitti.
Babam bana kampa gideceğiz dediğinde pazartesiydi. Çok heyecanlanmıştım. Cuma günü alışverişe çıkıp eksikleri tamamladık. Cumartesi saat 5.30’da uyandık. Arabaya inip yerleşelim derken saat 06:00 olmuştu. Yol 3 saat sürdü. Kamp alanına varmadan bir yerde durup mola verdik. Sonra Koca Yayla’ya (kamp alanımız) doğru yola koyulduk. Aslında Sinekli Yayla’ya gidecektik ancak Volkan Abi sabah yaptığı keşifte, yaylada bulunan tüm düzlük yerlerin tomruklarla kaplı olduğunu, ağaç seyreltmesi yapıldığını söyleyip rotamızı yakında bulunan Kocayayla olarak belirledi.
Hendek ilçe sınırları içinde yer alan 1440 metre yükseklikteki Beşoluk Yaylasına çoluk çocuk kampa gidiyoruz. Kampcılık tecrübenizi arttırmak için iyi bir fırsattır. Kamplar genellikle Doğa farkındalığını arttırıcı tekrarı çoğaltmak ve böylelikle doğa bilincini kalıcı olarak içselleştirmek amacını taşımaktadır. Bu sebeple bolça yürüyüş, kaybolma, hikaye, masal, gözlem, böcek, yağmur, sis, soğuk, sıcak, su, güneş, çamur, vs ne varsa, kısmetimize ne çıkıyorsa olduğu gibi karşılamak, dayanışmak, yardımlaşmak, eğlenmek amacındayız.
Her şey evlilik yıldönümümüzde gerçekten bize özel bir şey yaşamak istediğimizi fark ettiğimizde başladı. Herkesin yaptığı gibi bir restauranta giderek kutlamak istemedik. Üstelik Aras da bizimle olsun istedik. Hem daha önce @kampagidelimmibaba ekibiyle seyahat eden arkadaşlarımızın önerisi hem de internet araştırması sayesinde Volkan ile telefonda tanıştık. Bizlere gerekebilecek tüm bilgileri en ince detayları ile anlattı. Tabi artı ve eksileriyle…
Lüle Ailesi olarak, ağustos ayı aktivite programına aldığımız 29-30 Ağustos Sakarya Çardacık yaylası aile-çocuk kampına bir hafta kala düşüp bileğimi burktuğumdan, kamp planlarını iptal edince "okullar pazartesi günü açılıyor hafta sonu ne yapalım" derdine düştük. Yüz yüze eğitimin başlayamayacağını bildiğimizden çocukları evden en azından o hafta sonu için uzaklaştırmak istiyorduk. Aklımıza gelen çeşitli aktivitelerden kalabalık nedeniyle korona riski var diye diye vazgeçerek haftayı perşembe gününe getirdik. Temiz hava ve doğa ile kalabalıklardan uzak olarak baş başa kalınabilecek tek yer olan kampa bensiz gidilmesine karar verdik.
Haftalarca evde geçen izole bir dönemden sonra hafta sonu kampa gitmenin fikri bile ruhumuza iyi geldi. Hazırlıklar tamamlanıp yola çıkılınca sanki aylardır uzak kaldığımız evimize dönüyormuş gibi bir coşkuyla sarmalandık. Her aşaması ne mutlu ki artık rutine binmiş. Birlikte kamp yapacağımız arkadaşlarla belirlenen yerde bir araya gelip tanışmak , birlikte yayla yollarını tırmanıp kamp yapacağımız yere varmak ve maceraya başlamak.
Uzun bir aradan sonra nihayet yeniden katılımcılarımızı karşılamak üzere heyecanla bekliyoruz limonata gibi bir yaz sabahında. Hazırlıklarımız tamam. Birer birer geliyor aileler. Herkezde bir heyecan bir mutluluk. Ne kadar özlemişiz birlikte doğada olmayı, sıcak sohbetleri. Kamp katılımcılarımızın çoğu yabancı değil; ya daha önce Permakamp'a gelmişler, ya kampagidelimmibaba kamplarına katılmışlar, ya da onlarla beraber gelmişler.
Bahar ve yazı aynı anda yaşayabileceğimiz yaylaların başında gelir Menekşe Yaylası…İzmit’te hava ne olursa olsun, 1050m yükseklikteki bu yayla kendi mevsimini kendi ayarlar. Bunu yaylaya çıkış yolundaki su birikintilerinden yazın ortasında bile hissedebilirsiniz. Güneş almayan kısımlar hiç kurumaz. Bu yollara girdiğimiz anda macera başlar ve elbirliği ile tüm konvoyu güvenli bir şekilde yaylaya ulaştırmaya çalışırız. Ufak tefek sıkıntılar yaşansa da, bakir doğaya ulaşmak için çekilen her türlü zahmete değer.
Şükürler olsun ki tekrar düşüyoruz yollara, kavuşacağız dostlarımıza ve bizi oralarda sükunetle bekleyen güzelim doğaya…Pırıl pırıl bir günün sabahında yine birer ikişer buluşma noktasına ulaşıyor araçlar… Herkesin yüzünden, gözünden, hareketlerinden ne kadar heyecanlı oldukları ve içinden geçmiş olduğumuz dönemden aşırı sıkıldığı okunuyor. Henüz hala yaylaya ulaşmamış olsak da orada olmak, birlikte karşılıklı kanlı canlı sohbet edebilmek bile herkese iyi geliyor.
Kampa Gidelim mi Baba, sıradan bir ebeveyn-çocuk etkinliğinden çok daha fazlası ve bunu sağlayan tek faktör doğada olması değil. Hep bir çocuk büyütmek için gerektiği söylenen ve günümüz şehir yaşamında pek kimsenin bulma şansına erişemediği o koca köyü kuruyor insanın ayaklarının önüne ve deneyimlediğim kadarıyla her bir kampında tekrarlanıyor bu; yeni katılımcılarla, farklı ortamlarda, farklı şartlarda. Dolayısıyla tesadüf olamaz.