Etikete göre gösterilenler ayça oğuş

 

Sinekli yaylası yıllardır ulaşımı uzak olsa da gitmeden duramadığımız yaylalardan biridir. Kocayaylanın hizasına düşer. Kocayayla yoluna göre çok daha yumuşak ve kolay bir yolu vardır. Yaylada yıllardan beridir meracılık yapan köylüler ile zaman içerisinde oluşan dostluklarda çabası.

Kategori Gittik

 Senelerdir hayal ettiğimiz ve hazırlandığımız gözbebeğimiz Permakamp ta yapacağımız kamp için heyecanlıydık. Kamp başlamadan önce 3 gün boyun son hazırlıklarımızı tamamlamak için çalıştık. Permakamp çocuklarının ezbere bildiği ama otlardan iyice kapanmış hendeklerimize çit yaptık, oyun alanımızda bazı iyileştirmeleri tamamladık.

Kategori Gittik

Dokurcun yaylası hep aklımda olan ve daha keşfini yapmadığım yerlerden biriydi. BU kadar yıl bu işleri yapınca biraz konforunu yaşıyorsunuz tabii. Kampcılarım da maceracı olunca keşif kampına dönüşmesinde bir sakınca görmedim.

Hemde eski dostum Mehmet’te kampa geliyordu. Zor bir durumda benle hızlı çalışan biri olduğunda daha rahattım. Buluşma noktasını ben bulurken çok zorlandım. Sanırım benden başka kimse zorlanmadı. Ben bu Maps işini biraz hafife alıyorum sanırım. Bakmadan gelmeye çalışıyorum. Yolları ezberleyeyim diye ama tarifle bazen km ler ve noktalar yanlış anlaşılabiliyor.

Kategori Gittik

İlk defa gerçekleşen kapalı gurup okul kamplarından genellikle çekinirim. Çünkü birçok bilinmez içerirler. Acaba okul nereye geldiğinin farkındamı?. Yeterince inceledilermi yoksa moda olduğu içinmi geliyorlar. Veliler yeterince bilgilendirildimi. Benim gönderidğim mailler okundumu. Kafamda dönen binbir soru.

Kategori Gittik

 

İzmit yayları baharı karşılamak için nefis yerler. Alççak olduklarından don olayları daha az ve doğa daha hızlı uyanıyor.

Kırıntı köyü halkı köyde sürekli yaşadığından kopukluk olmuyor. Sadece geçen yıl aşırı ağaç kesimi sebebi ile yolu biraz fazla güneş alıyordu.

Kamp yerimiz çok güzel. Bizden başka burda kamp atan yok diyebilirim. Orman bize odunumuzu veriyor.

Harika bir kampı daha geride bıraktık.

Alpay Oğuş

Kategori Gittik

Bu yıl havalar sıcak ve yağışsız gidiyor diye algılıyoruz. Geçen yıl ilk kampımızı nisan ortası Delmece yaylasına koymuş ve bir süpriz ile kar yağmış bir sabaha uyanmıştık. Bunu yeniden denemek istedik ve geçen hafta Delmece kampımızı tamamladık. Hava mükemmeldi. Bu hafta da Taraklı kampı koyduk. Özellikle yaylalara kampları her yıl farklı bölgerele farklı zamanlarda koyarak değişik mevsimlerdeki gözlemlerimize katkıda bulunmaya çalışıyoruz.

Kategori Gittik

Ekibimizle tanışmak üzere buluşma noktasına doğru yol alıyoruz. Evet ekip oldukça kalabalık ancak daha önceden bizimle kamp yapmış deneyimli kampçılarımız da var. Son araç geldiğine göre artık harekete hazır oluveriyoruz :) Yol yarı asfalt yarı toprak...Bu tip uzun konvoylarda yolu vakitli bitirebilmek adına asfalt bölümleri biraz hızlı geçmek gerekiyor. Biz de öyle yapıyoruz, Bahçecik içinden orman yoluna doğru seyir halindeyiz, yağış yok fakat bu durum her an değişebilir. Bir önceki hafta yağan yağmur toprak yolu yer yer ikiye bölmüş ama yine de geçişi engelleyecek boyutta değil. Yaylaya 3-4 km kala geçtiğimiz köprüden birer birer geçerek kamp alanımıza ulaşıyoruz. Bu sefer her zamanki yerimizden farklı olarak kampı Menekşe Subatım Yayla'sında yapmaya karar verdim. Bölgeye daha önce yaptığım gezilerde keşfettiğim, toprak yoldan içeride yer alan bir doğa parçası. Araçlarımızı düzgünce yerleştirerek büyük yeşilliğe çadırlarımızı bir bir kurmaya başlıyoruz. Bir anda ortalık bir renk cümbüşü oluveriyor. Yürüyüş saatimize kadar bu işi bitirmemiz lazım çünkü bulutlar değişken, her an sağnak yağmur altında kalabiliriz. Tabi ki hava durumu ile ilgili önlemlerimizi aldığımızdan bizim keyfimizi bozacak bir durum söz konusu değil. Sonuçta sağnak yağmur yoktur, kötü malzeme seçimi vardır :) Papaz Çayırı yakınındaki derenin çok keyifli ve maceralı bir yürüyüş yolu olacağını düşünerek bugünkü yürüyüşümüzü bu istikamete planlıyorum, yaklaşık 5km'lik eğlenceli bir parkur. Çocuklar hazırlıklarını yapmış toplanmaya başladılar bile...Şimdilik herşey tam vaktinde, neşe içerisinde orman içerisinde kıvrılan yoldan yürümeye başlıyoruz. Bu yol genellikle iniş olduğu için tempomuz yüksek ve dereye vardık bile, bir de ne görelim? Sevgili Alpay ve beraberindeki diğer Kampagidelimmibaba grubu ile karşılaşıyoruz. Onlar da bu bölgeye gelmeye son dakikada karar vermişler, ne güzel bir rastlantı... Mola verene kadar birlikte yol alıyoruz, şimdi yaklaşık 200 kişiden oluşan bir topluluğuz artık ;) Molamızı verip biraz soluklanıyoruz, çocuklar orman içinden beri takip ettikleri derenin içerisinde çılgınca eğleniyorlar, hava gerçekten muhteşem. Bizim bundan sonraki yolumuz biraz daha tırmanış içeriyor o yüzden diğer ekiple vedalaşıp tekrar yola koyuluyoruz. Tırmanış bittiğinde herkes dinlenmeyi hakediyor ve kendini bir ağaç gölgesine bırakıveriyor. Bu sırada rüzgar yön değiştiriyor, bu bir yağışın habercisi gibi ancak yine de görünürde birşey yok. Henüz dallardaki meyveler olgunlaşmamış ama o da ne? Her yerde dağ çilekleri, ekip derhal harekete geçiyor, küçük ve lezzetli çilekleri mideye indirmeye başlıyoruz. Kampa vardığımızda havadaki bulutlar çoğalmış ancak yine güneş aralarından göz kırparak bizi karşılıyor. Artık çocuklar ateş için sabırsızlanıyor ancak henüz erken ve odun toplamamız gerekli. Birer ikişer ormana doğru dağılarak gece için odun toplamaya başlıyoruz. Hava gürlemeye başladı, bir saate kadar sağnağın altında kalacağız. Bu yüzden hemen önlemlerimizi alarak çadırlara çekiliyoruz. Ateş için odunu da sağlama alıp, yağmur dindikten sonra yakmayı planlıyoruz. Ve tam düşündüğümüz gibi bütün hızıyla başlıyor yağmur, görüş mesafesi oldukça düşük. Bu sırada herkes çadırda değil elbette, yağmurun keyfini çıkartıp çevrede koşturanlarımız da mevcut :) 1,5 saatlik kuvvetli yağışın ardından artık gün ve hava yükseldi. Herkes durum tespiti yaparak ıslaklarını araçlara götürüp kuru giysilerle değiştiriyor. Bir yandan da çadırların durumu kontrol ediliyor. Neyseki o yağışa rağmen ekipmanımız oldukça iyi durumda birkaç talihsizlik dışında ;) Yardımlaşarak herşeyin üstesinden gelmek mümkün, ekip birbiri ile yeni tanışmasına rağmen, herkes son derece uyumlu. Derhal ateşe girişiyoruz, yemekler yeniliyor ve ateş başı masalları eşliğinde geceyi sonlandırıyoruz. Bugün herkes yoruldu ve güzel bir uyku için çadırlarımız bizi bekliyor. Sabaha karşı hava yine yağıyor ancak bu sefer kısa süreli..Sabah yoğun bir sis bize günaydın diyor, yandaki çadırı göremiyoruz o derece...Ancak bu mistik ortam Menekşe Yaylası'nın bir klasiği, adeta insanı büyülüyor. Bu güzel doğa olayının keyfini çıkarıyoruz, işi olanlar toparlanmaya başladılar, ikişerli üçerli gruplar halinde dönüşe geçiyorlar. Biz de kalan aileleri organize ederek, sis altında sabah yürüyüşüne başlıyoruz... Kampların kendi içerisinde rutin bir düzeni var ve aslında çok tekrar yapmak deneyimi arttırmak için bize yardımcı oluyor. Bu sayede de çevreyi daha iyi gözlemleyerek diğer keşiflerimize çokca zaman ayırabiliyoruz, ayrıca farkındalığımız artıyor. Bu nedenle her fırsatta şehirden kaçmayı kollamamız ve kendimizi yaylalara atmamız lazım. Doğada tekrar birlikte olmak dileğiyle, Sevgiler. Volkan Üstün

Kategori Gittik

İşte sonunda yine bahar geldi ve biz sezonun ilk hafta sonu kampı için beklemekteyiz. Hazırlıklar belki çok öncesinden başladı ve malzemelerimizi elden geçiriyoruz. Katılımcıların sabırsızlığını gelen notlardan anlamak mümkün, belli ki kış sezonu hepimiz için yorucu ve uzun geçmiş. Herkes kendini doğaya atmak için gün sayıyor. İşte bu duygularla programımızı yapıp, doğayı kucaklamak ve baharı karşılamak için heyecan içerisinde her zamanki buluşma noktamızda toplanmaya başlıyoruz. Hava kapalı olmasına rağmen yağış vermiyor, gökyüzünü terketmeye yüz tutmuş bulutlar hafif rüzgarın etkisi ile yol almakta...Birer ikişer toplanma noktasına biriken araçlarla yine hatrı sayılır bir konvoy oluşuyor ve yola diziliyor araçlar...Kış çok sert geçmediğinden dolayı kar yağışı yolları çok hırpalamamış, düzgün sayılabilecek bir asfalt üzerinden tırmanmaya başlıyoruz. İrtifa arttıkça hava da güneş göz kırpıyor, belli ki tepede tüm sıcaklığı ile bizi karşılayacak. Tırmandıkça sanki zamanın geriye aktığını düşünüyoruz, çünkü halen kimi ağaçlar yapraklanmamış, seyreltiler çoğunlukta... Yaklaşık 45 dk sonra tam da beklediğimiz gibi bir doğa bizi karşılıyor, hava artık iyice açtı ve bulutlar dağıldı. Çocuklar göz alabildiğine büyük yeşillik üzerinde dağılıveriyorlar ancak öncelikli işlerimizi tamamlamak lazım yürüyüş öncesinde, herkes çadırları kurma telaşında. "Yahu nasıl takıyorduk bu polleri :)) " Çadırlar nihayet kuruluyor ve bizi bekleyen maceralarla buluşmak üzere yürüyüş için hazırlanıyoruz. Hafif birşeyler atıştırıp yola koyuluyoruz. Önce kırık köprüyü bulmak için kurduğumuz öncü takım yola koyuluyor, yaylayı bölen minik dereyi geçebilmek için köprüyü bulmamız lazım. Köprü bulunuyor ancak geçiş için pek emniyetli değil, hemen bulduğumuz bir kütük vasıtası ile köprüyü sağlamlaştırıp karşıya geçmeye başlıyoruz. Çocuklar geçtiler bile, sıra büyüklerde... Şifalı su gürül gürül akıyor, mataralardaki eksilen sularımızı tamamlayarak bilge ağaçların altına atıyoruz kendimizi ve ormanın bize anlattığı hikayeleri dinliyoruz sessizce 5 dakika bile 1 saat gibi geliyor adeta, tarifsiz huzur...Çocuklar ağaçlara uzun zamandır görmedikleri arkadaşları gibi sarılıyorlar, ağaçlar da buna cevap verircesine bir sağa bir sola salınarak bizi selamlıyor. Akşam için hazırlıkları tamamlamak üzere dönüşe geçiyoruz. Baş işimiz odun işini çözmek, bölgede orman yolu açmak ve yayla evi yapmak üzere bir kısım alan kesilmiş, buralardan ateş için gerekli odunu temin edebiliriz. Ateşimiz her zamanki gibi görkemli, bulduğumuz kütükleri el birliği ile ateşin yanına taşıyoruz. Şimdi herkes yemek hazırlamaya başladı bile. Havanın kararması ile kafa lambaları ve fenerler açılıyor, çocuklar yürüyüşe hazırlar. Orman yolunda karanlığa gözlerimizi alıştırarak neredeyse fenersiz yürüyoruz, bu çok keyifli bir his gerçekten, çocuklar hemen duruma uyum sağlıyorlar, fener kullanmak out :)) Yemekler yeniyor, sohbet koyulaşıyor ve artık herkes günün yorgunluğunu atmak için çadırlarına çekiliyor. Mis gibi havada temiz uyku gibisi yok, kurbağaların ninisi ile uykuya dalıyoruz. Çadırları güneş karşılıyor sabahın erken saatlerinde, sönmüş ateşi karıştırıp tekrar hareketlendiriyoruz. Çaylar, kahveler yudumlanırken kahvaltılar ediliyor, çocuklar oyun derdinde...Bu sırada bir anda gökte 3-4 uçurtma beliriyor ve izlemek bile tarifsiz keyif...Toplanmadan evvel bir keşif yürüyüşü daha yapıyoruz, bu sefer rotamız yayla evlerinin arasından bir yay çizerek tekrar kamp alanına dönmek. Adımlar daha dingin, daha çok gözlem yapıyor ve eğlenmek için her fırsatı kolluyoruz. Kampların ve doğanın birleştirici gücü yine güzel insanlarla buluşmamızı sağladı ve çocuklarımızı birbirleriyle kaynaştırdı. Bir sonraki kamp planı kafamızda uçuşurken doğaya veda ediyoruz. Tüm katılımcılara kattıkları şeyler için teşekkürler, tekrar karşılaşmak dileğiyle. Volkan Üstün

Kategori Gittik

Çocuklarımızla Türkiye'nin doğa harikası coğrafyalarından, Bozcaada'da Ataol çiftliğinde Doğa ile iç içe konaklayacak, kendi üretimleri mutfaklarına sabah öğlen akşam misafir olacak, seramik üretimler yapacağız. Olgunlaşmış bağ var ise bolca üzüm yiyecek bağ bozacağız ve üzümlerimizi evimize götüreceğiz. Bunun yanında deniz, havuz, çiftlik hayvanları, kamp ateşi. Zeytin ağaçlarının altında üretirken dinlenecek, muhabbetlere dalacağız. Siz de katılmak istermisiniz.

Kategori bozcaada

Kimi yollara çıkarken insan hazır olduğunu, yolculuk boyunca neler yaşayacağını bildiğini zanneder. Ama yol, yolculuk, insanlar, hayat, doğa hikayeyi başkalaştırır. Ve yolculuk sona erdiğinde insan kendisini başkalaşmış, dönüşmüş bulur. Bizim Kars gezimiz böyle bir yolculuktu.

Kampa Gidelim mi Baba’nın yaz çadır kamplarına katılıp çok keyif almış olduğumuz için kış için hem de tren yolculuğu yapabileceğimiz bir Kars gezisi yayınladıklarını görünce hiç düşünmeden kaydımızı yaptırdık. Ne Kars’ın, ne de Doğu Ekspresi’nin Türkiye’nin en talep edilen seyahat haritası içine girdiğinden haberimiz yoktu. Amacımız Kaan’a ilk uzun tren yolculuğunu yaşatırken, kendimize de gençlik yıllarımıza ufak bir dönüş olacak bir tren yolculuğu yaşatmaktı. Kars’ı hep merak etmiştik, ayrıca sadece Kars’ı ve çevresini görmekten öte Boğatepe Köyü’nü görüp, orada kalıp, zaman geçirecek olmak ise çok büyük bir şanstı.

Kars soğuk olacaktı, kışı yaşayamadığımız bir İstanbul’dan bütün giyeceklerimizi toparlayıp yola çıkmaya hazırlandık. Trende çok yiyecek olmayacaktı, yiyeceklerimizi de yanımıza aldık. Ve üç aşağı beş yukarı ne yaşayacağımızı bildiğimizi düşündüğümüz yola çıktık.

Asıl hikayemiz Ankara Garı’nda başladı. Kararmış, puslu bir Pazar akşamüstünde yüzünde güller açmış Ayça bizi karşıladı, otobüslere binmemize yardımcı oldu ve trende kompartımanlarımızı gösterdi. Çocuklarla uzun yolculuklar yapmanın en önemli yanının başka çocuklar ile zaman geçirecek ortamlar sağlamak olduğunu bu yolculukta anladık. Neredeyse 29 saat süren tren yolculuğumuzda çocuklar bizden daha fazla eğlendiler ve trenin her köşesini deneyimlediler. Ankara – Kars arası yolculuk sanki bambaşka bir coğrafyada yolculuk yapıyormuş gibiydi. Bildiğimiz kışın gelmemiş olmamasından dolayı kar ancak Erzincan’dan sonra kendini tam anlamı ile göstermeye başladı. Uçsuz bucaksız bozkırları örten bembeyaz kar, aralardan akan dereler, tren raylarının çıkardığı sesler ve çocuk cıvıltıları insanın ruhunu farklı bir noktaya doğru yolculuğa çıkarmaya yetmişti.

Kategori Gittik
Cron Job Starts