Orkunlarda gelince çadırı topladık birlikte ama biz, Alpay ve bir aile dışında herkes kamp yerinden ayrılmıştı bile. Biz artık Alpay ile birlikte dönüş yoluna çıkarız diye düşünmüştük ama diğer ailenin daha toplanmaya niyeti olmadığını görünce yavaştan yola çıkalım istedik. Alpay birlikte giderdik bekleseydiniz dediyse de,geç kalmayalım yavaştan gidelim dedik. .Rüzgar arabaya biner binmez kamp yorgunluğunun etkisi ile uykuya dalıverdi Bizde mutlu mutlu hararetli bir sohbete daldık Orkun’la. Ama yolda öyle bir çamur vardı ki aracımız birkaç kez kaydıktan sonra yolun soluna doğru hafif eğimle yattı ve takribi 30 cm çamura saplandı. Akşamüstüydü. Orkun pek çok manevra deneyerek aracı çamurdan çıkarmaya çalıştı. Alpay’ı arayalım dedik ama telefon çekmiyordu.(Kamp boyunca sadece kamp alanına yakın hakim bir tepede telefon çekmişti) Arayamadık ama içimiz rahattı. Nasıl olsa biraz sonra Alpay arkamızdan gelecekti ve bizi saplandığımız yerden çekip çıkaracaktıJ
Orkun manevralarına devam etti ve en sonunda aracı çıkardı ve çıkar çıkmaz bu defa yolun sağına birkaç saniye içinde daha da kötü saplandıkJVe aradan yaklaşık 1 saat geçmesine rağmen peşimizden gelen giden yoktu. Derken yanlış yola sapmış olabileceğimiz şüphesi ile Orkun geri yürüyüp Alpay’ı arayayım dedi. Yukarı çıktı, aradı ve aradığı anda konuşamadan telefonunun şarjı bitti. Koşarak kamp alanına uzaktan baktı ve artık orada kimseler yoktu. Evet sohbete daldığımız için yanlış yola girmiştik. Koşarak aracımıza geldi, telefonu şarja koydu. Telefonun açılmasını beklediğimiz o 2-3 dk içinde ANİDEN karanlık çöktü……Ormanda güneşin bu kadar çabuk battığını hiç bilmiyordukJBir elinde hiç olmazsa %3-4 şarj olmuş telefonu diğer elinde fenerciği ile J araçtan yaklaşık 8-10 adım uzaklaşıp ormanın derinliklerine yol alıyordu ki –onun deyimiyle-ormanda kendini bile zor aydınlatan bir ışık kaynağı ile adeta “Buradayım” deyip işaret vererek gitmek pek de mantıklı değildiJ
Araca geri döndü.Tabii o arada aracın farları önümüzü aydınlatıyor. Ben hayal kırıklığı ile neden döndün dedim .Yok gitmem bu karanlıkta sen gider miydin dedi. Ben tam acaba gider miydim diye düşünürken aracın farlarını kapattı. Önümde zifiri karanlığı görünce “yo yooo ben de gitmem,sen de gitme dedimJBelli ki o gece orada sabahlayacaktık. Bunu gerçekten idrak ettiğim o anda bende mide bulantısı, üşüme ve istemsiz bir titreme oldu birkaç saniyeliğine. O hep seyrettiğimiz,ıssız yollarda aracın bozulmasıyla başlayan Amerikan gerilim filmleri geliverdi hatrıma. Ama sonrasında hemen ,daha kötü de olabilirdi bizim için diye geçirdim içimden. Biz yolda daha aşağılarda da kayabilirdik. Yaslanacağımız bir yer olmayabilirdi ve daha kötü sonuçlar olabilirdi. Oysa şu anda aracımızın içindeydik. Sapasağlamdık.Sabaha kadar bizi ısıtacak yakıtımız ve yanımızda acıkınca yiyebilecek sandwich malzememiz ve birkaç meyvemiz vardı.
Bir gece önce de ormanda uyumuştuk ama o topluluk hissi ile şu anda bulunduğumuz durum arasında çok fark vardı.1 saate yakın halimize şükür etme seansından sonra, duruma uykuda daha kolay katlanılır düşüncesiyle uyudukJAra ara uyanıp karanlıktan dolayı az da olsa seçilebilen,hışırdayan yapraklara bakıp tekrar uykuya daldıkJRüzgar uyandığında endişe eder diye korkmuştum ama bir ara uyandı, nerdeyiz biz anne dedi. Ben kamptayız oğlum deyince yüzünde bir tebessüm ile gözlerini kapatıp uykusuna devam ettiJ Yetişkinlerin endişeleri, çocuklar için bazen ne kadar yersiz olabiliyorJ
Nihayet sabah oldu ve biz üçümüz sabahın yedisinde araçtan inip geriye doğru(telefon çeken hakim tepeye)yürümeye başladık. Artık sabah olmuştu…Tehlike geçmişti. Gün ışığı bize göre artık güvende olduğumuz anlamına geliyordu .Hemen Alpay’ı aradı Orkun. Alpay zaten bizi çağrıyı gördükten sonra aramış ama ulaşlamamış. Bizim niyetimiz yaklaşık 4-5 km olan, bir önceki gün yürüdüğümüz yoldan yürüyüp en yakın köye varmaktı. Orada bizim aracı çekecek birini buluruz diyordu Orkun. Ben ise”profesyonel çekici çağıralım diyordumJ Genelleme yapmayı sevmem o yüzden tüm kadınlar demiyorum ama benim gibi kadınlar bazen komik olabiliyorlarJOrmanda profesyonel çekici hizmetinin ne işi varJAlpay telefonda gayet soğukkanlı şunları söyledi Orkun’a:
-Hımmm şu anda aracın dışındasınız, Cansu ve Rüzgar’da? Köye yürüyeceksiniz……..Tamam ama elele tutuşup yüksek sesle bağırarak şarkı söyleyin. Öyle gidin…Ayılar var….Bu sayede size yaklaşmazlar. Dün de yürüdük ama kalabalıktık….Kamp yerinden ayrıldık ve kokumuzu bıraktık…Bu nedenle o bölgede olma ihtimalleri yüksek…Siz en iyisi yürümeyin, arabaya dönün. Bende köylünün numarası var. Şimdi numarayı size de gönderiyorum, arayıp yerinizi tarif edin…Ben de buradan arıyorum….
Baltalar elimizdeeeeee
Uzun ip belimizdeeeeeeeee
Biz gideriz ormana ey ormanaaaaaaaaaa….
Bu şarkı o gün eklendi Rüzgar’ın repertuarınaJ
Arabaya gittik…Orkun tekrar yukarı bu defa yalnız çıkıp köylüye ulaşmaya çalıştı, ulaştı, yerimizi tarif etti.10:30 a doğru ben diyeyim Kabasakal,siz deyin Noel Baba tadında iri yarı neşeli bir köylü, bana göre dev gibi, hayatımda gördüğüm eeeeennnn büyük traktörüyle bizi kurtarmaya geldiJBurdamı galdız siiiizzzz, sizi arıyom ben teeee aşalardan beriJ……….Halatı bağlamasıyla bizim koca minibüsü bir dk içinde yukarıya yola çıkarıvermişti bile…Sonrası güneşli pırıl pırıl bir yol…Bu tecrübeden,daha da güçlenerek çıkmış olma hissi…
Kıssadan hisse:
-Hiç bir zaman o “profesyonellik tuzağı”na düşme.Ben artık kampçıyım,bu kaçıncı kampım,artık deneyimliyim dersin, işte başına neler gelir.
-Hiçbir zaman tek başına yola çıkma. Gidiş yolunda da, dönüş yolunda da. Mümkünse Alpay’ın dibinden ayrılmaJHele de ilk kamplarınsa
-Daima yanında bir yedek charger olsun.
-Daima yanında yiyecek olsun. Yanına fazla fazla yedek al.(Neyse ki burada sınıfı geçtikJ)
-Deponu daima fullleJ(Orkun bu huyundan vazgeçmeJ)
Cansu Yavuz