Çok farklı bir deneyim yaşadık bu hafta sonu. Buluşma yerimizden çıkacağımız yaylanın yönüne baktığımızda tepeler kar kaplıydı. Ve yaylalar da genellikle o tepelerin en tepesinde olur. Buluşma noktamızdan sonra yola koyulduk. Yaklaşık 1300 m den itibaren kar yol kenarlarında belirdi.
Kurşunlu köyü’nde yabani otlar zamanı. Bu fırsatı kaçırmak istemedik. Köylünün kullanmayı bildiği ve tanıdığı otlar var. Bunların yerlerini de biliyorlar. Mutlu’nun eşliğinde dağda, Bedriye hanımın eşliğinde köy yakınlarında bu otların peşine düştük. Acı labada ile tatlısı arasında ki ayrımı öğrendik. Kuzu kulağı, adaçayı, ebegümeci, gelincik yaprakları.
Karlar hızla eridi. Esen lodos birden saklı kalmış köşeler hariç yeşillikleri ortaya çıkardı. Öyleyse bu kampımızın ana teması kar değil, ekolojik gıda yanında Güldağı Keşfi olmalıydı. Daha önceki ziyaretlerimde bu dağ köyünü çok beğenmiştim. Aynı zamanda 60-70 yıllık donanma tarafından yapılan köy okulunu da ziyaret edecektik.
Çok heyecanlıyız. Misafirlerimiz birazdan gelecek ve Kerpiç evlerimizde konaklayıp köyümüzde değişik aktiviteler yapacaklar. 3 gün boyunca köyün içindeki yaşama ortak olacağız.
Daha önce gerçekleştirdiğimiz kampımızın ikinci aşamada köyün tamamında yapılacak. Kurşunlu Köyü Sömestr tatili kampları başlangıç için iyi seçenekti. Kar bu sene yüzümüzü güldürdü. Ulaşıma olumsuz etkisi olmasa da oldukça fazla kar vardı.
Menekşe'ye Niyet, Aytepe'ye Kısmet
Evet, öyle reklamlardaki kamp sahneleri gibi değildi geçen haftamız. Güneş altında sandalyelerini atmış büyükler, çayır çimende koşuşan küçükler değildi çerçevedeki. Güneş yoktu, çadır hiç yoktu.. Ama ne de güzel hafta sonuydu! Durun anlatayım..
Artık havalar sertleşmeye başladı. Soğuk havalara hazırlıklı ama birazda fazladan güneş beklemiyor da değiliz. Buluşma yerimiz çok güzel. Tüm aileler toplandıktan sonra yaylaya doğru yola koyulduk. 15 km orman yolu tırmanışından sonra yaylaya vardık.
İlk gözlediğim şey cevrede yakacak odun varlığı idi. Çünkü ateşi sabaha kadar sondürmemek lazımdı. Sıkıntı yoktu. Yaylacılar artık gittiğinden evlerin arasına göl manzaralı kampımızı kurduk.
Bu sefer 2 gece konaklayacağız. Bu sebeple ilk günü hazırlık ve keyif işlerine ayıralım diye düşündük. Hemen ateşimizi yakıp yerleşmeye giriştik.
Bizler bu haftasonu uzun süredir hayal ettiğimiz bir projenin ilk adımını gerçekleştirdik. Çocuklarımızla beraber bir köye, Bilecik Kurşunlu Köyüne konaklamaya gittik. Bu sadece bir ziyaret değil, aynı zamanda sağlıklı üretilmiş gıdanın, aracısız temini, üretimini gözlemlemek, üretim sürecine fırsat bulabildikçe ortak olmak ve kendi yapabileceğimiz üretimleri keşfetmek amacını taşıyan bir projeydi. Bir de bunu çocuklarımızla birlikte yapmak istiyorduk.
YeniOkul ile daha önce kocayayla’ya gitmiştik. Bu sefer yolu biraz daha az dertli olsun diye kırıntı köyü’ne gitmeye karar verdik. Tabii bu bizim planımızdı. Doğa’nın planı farklı imiş. Bölgeye 4 gündür yağan yağmur sebebi ile beklediğimden bozuk bir yol ile karşılaştık. Şikayet olsada maceracı ruhlara engel teşkil etmedi. Tüm engelleri teker teker aşarak bölgeye ulaştık.
Çiğdem yaylası kamp macerasını yazma görevi bu sefer bana ait. Özellikle yazmak istedim çünkü bu Erin doğduğundan beri O’nsuz yaptığımız ilk kamp. Nisan ayından beri her hafta sonunu kampta sonra da yazı Dedetepe’de geçiren oğlumuz isyan bayrağını çekti bence bu sefer : "siz gidin ben anneannemle kalacağım” dedi. Biz de kabul ettik. Perşembe akşamından kendisini anneannesine uğurlayıp işlerimizi toparlayıp Cuma akşamı hazırlanıp Cumartesi sabahı eski günlerdeki gibi gün doğumunda yola çıktık.
Bu yılın sonuncu kampı. Heyecanla yeni katılımcılarımızı bekliyoruz. Önceki kamplardan yapamadığımız yada yarım kalan işleri tamamlamak için istekliyiz. Her zamanki gibi Pazar günü tanışmak ve alışmak ile geçiyor. Aslında çokta yabancı değiliz. Bir yerlerden tanışıklıklar çıkıyor sürekli.