29-30 Ağustos 2020 Sakarya Çardacık Yaylası Aile ve Çocuk Kampı Güncesi

Lüle Ailesi olarak, ağustos ayı aktivite programına aldığımız 29-30 Ağustos Sakarya Çardacık yaylası aile-çocuk kampına bir hafta kala düşüp bileğimi burktuğumdan, kamp planlarını iptal edince "okullar pazartesi günü açılıyor hafta sonu ne yapalım" derdine düştük. Yüz yüze eğitimin başlayamayacağını bildiğimizden çocukları evden en azından o hafta sonu için uzaklaştırmak istiyorduk. Aklımıza gelen çeşitli aktivitelerden kalabalık nedeniyle korona riski var diye diye vazgeçerek haftayı perşembe gününe getirdik. Temiz hava ve doğa ile kalabalıklardan uzak olarak baş başa kalınabilecek tek yer olan kampa bensiz gidilmesine karar verdik.

Eşim cuma günü kayıt yaptırdı ve malzemeleri hazırladık. Cumartesi sabahı çok erkenden içimde bir huzursuzlukla uyandım ve iki oğlum ve eşimle birlikte kampa gitmeye karar verip hemen malzemelerimi hazırladım. Tüm aile buna çok sevindi tabii ama kampta doğa yürüyüşü yapamayacağıma göre ne yapacaktım? Yaşayıp hep beraber görecektik. Yolculuk beklediğimden iyi geçti. Ayağım çok sorun çıkarmadı ve kamp alanına vardık. Kamp kurulacak alan alabildiğine geniş, etrafı ağaçlar ile çevrili bir yeşillikti. Çadırımızı alanın en uç noktasına kurmaya karar verdik. Çadır girişini de engin kır yönüne konumlandırarak orada yalnızmışız havasını yakalamış olduk. Ben ayağımı rahat bir pozisyona alarak istirahate başladım. Eşim ve çocuklarıma “Bana bakmayın ben sakatım size destek olamayacağım.” diyerek arkama yaslandım. Ekip tecrübeli olduğundan baba ve oğulları bir çırpıda çadırı kurup yemek organizasyonuna geçtiler. Ben de bu arada keyif çayımı yudumladım. Çift çoban köpekli bir koyun sürüsü kamp alanına bir anda gelince bir kıyamet koptu. Kamptaki çocukların bu kadar koyunu bir arada gördüklerini sanmıyorum. Koyunlar masamıza şöyle bir bakıp kendilerine cazip gelen bir şey bulamamanın verdiği hayal kırıklığıyla meleye meleye ağıllarına doğru yol alırken bizim de kulaklarımız bayram etti diyebilirim. Yemekten sonra tüm kamp ahalisi orman yürüyüşüne gitmek üzere hazırlandı. “Kamp bana emanet merak etmeyin” deyip onları uğurladım. İlk defa geride bırakılıyordum! Bu da farklı bir tecrübe olacak dedim kendi kendime. Ancak sabah acele ile hazırlandığımdan yanıma kitap almayı unuttuğumu fark ettim. Arabayı biraz karıştırınca yaz tatillide büyük oğlumun okuyup henüz bitiremediği bir kitabı buldum. Hava aşırı sıcak olduğundan bir ağaç gölgesine sığındım ve kuzu melemeleri, inek çanları eşliğinde kitabı okumaya başladım. Öyle güzel bir esinti başladı ki yayladaki tüm kokuları ve sesleri bana getiriyordu sanki. Tam bir sessizlik ve sonrası tüm sesler bir arada! Doğa yürüyüşü yapıp ormana giremesem de çok dingin bir gün geçirdim yaylada. Ekip yorgun argın yürüyüşten dönence çocuklar ballandıra ballandıra maceralarını anlattılar bana. Özellikle de domuz geçidini! Belli ki onlar da güzel bir gün geçirmişler. Artık rutinimiz olan akşam yemeği ve ardından kamp ateşi etrafında toplanma seanslarımız yine eksiksiz olarak yerine getirildi. Ortamın havasından, ağaçların cinsinden midir nedir bilmem ama her kamp ateşinin rengi birbirinden farklıymış gibi geliyor bana artık. Yorgun savaşçılar yıldızların altında uyuduktan sonra eşim ve ben gece geç saatlere kadar sohbet ettik ateşin başında. Güzel bir gece uykusunun ardından yeni güne zinde uyanmanın verdiği neşe ile kahvaltı yapıp kamp alanında biraz oyalandıktan sonra evimize doğru yola çıktık.
Yol boyunca büyük oğlumla kitap hakkında konuştuk. Onun okuduğu bir kitabı okumam çok hoşuna gitmiş. Kitabın okuduğum yerden sonrasını bana anlatmasına ses çıkarmadım. Benden bir adım önde olmanın keyfini sürmesini izlemek keyifliydi. Senem Şentürk Lüle 

Yorum Ekle