Arşiv

Arşiv (175)

Bahar ve yazı aynı anda yaşayabileceğimiz yaylaların başında gelir Menekşe Yaylası…İzmit’te hava ne olursa olsun, 1050m yükseklikteki bu yayla kendi mevsimini kendi ayarlar. Bunu yaylaya çıkış yolundaki su birikintilerinden yazın ortasında bile hissedebilirsiniz. Güneş almayan kısımlar hiç kurumaz. Bu yollara girdiğimiz anda macera başlar ve elbirliği ile tüm konvoyu güvenli bir şekilde yaylaya ulaştırmaya çalışırız. Ufak tefek sıkıntılar yaşansa da, bakir doğaya ulaşmak için çekilen her türlü zahmete değer.

Şükürler olsun ki tekrar düşüyoruz yollara, kavuşacağız dostlarımıza ve bizi oralarda sükunetle bekleyen güzelim doğaya…Pırıl pırıl bir günün sabahında yine birer ikişer buluşma noktasına ulaşıyor araçlar… Herkesin yüzünden, gözünden, hareketlerinden ne kadar heyecanlı oldukları ve içinden geçmiş olduğumuz dönemden aşırı sıkıldığı okunuyor. Henüz hala yaylaya ulaşmamış olsak da orada olmak, birlikte karşılıklı kanlı canlı sohbet edebilmek bile herkese iyi geliyor.

@judith_malika_liberman 'a uyduk Gps i kapattık, hadi bir de Atlas Dergisi yıllarından bu yana pek çok yolculuğumuza ilham veren @ozcanyuksek 'in otoyollarla ilgili yazdıkları eklendi. Ne mi oldu? Kaybolduk. Ama her kayboluş bir yol bulur kendine nihayet. Sislerin arasından ırmakların, göllerin, dağların o saatteki büyülü manzaralarınin yanından geçerken aklımdan neler geçti en çok sen bilirsin @caglapinar75 .

Ateşehir Beşağaç Okulunun bu 2. Kampı. İlk kamp tecrübeleri aileler arasında konuşulduktan sonra tabii belli bir tecrübe oluşmuş oluyor. Bu tecrübe sebebi ile daha az soru alıyoruz bizde. Bu sebeple bazı değişik durumlar konusunda özellikle uyarılar yaptık. Bunlardan ilki kırıntı yolunun biraz zorlu bir yol olması. Buluşma yeri yakın ama yaylaya ulaşım yolları biraz kötü ve uzun. Genel yol uzunluğu olarak diğer kamplardan daha fazla değil ama.

Bir kamp deneyimini daha geride bıraktık... @kampagidelimmibaba 'nın bir haftasonu kampına katıldık bu kez. Bireysel kamplarımızdan epey farklı oluyor bu kamplar. Güvenlik endişesiyle kamp alanında kalma ihtiyacı olmuyor ve yanımızda çevreyi bilen birinin olması hareket alanımızı çok arttırıyor.

Taze kampçıların macera dolu güncesi… Anne, baba, çocuk ve hiç büyümeyen tüylü çocuk ? Bu yazıya başlamadan kendimizden bahsetmek isterim. Şehir hayatına adapte olmuş ama bundan yakınan ve alternatif çözümler arayan iki beyaz yakalı, mühendisiz. Hal böyle olunca her şeyi planlamak bizim için olmazsa olmazlardan. Ta ki bir kamp tecrübesi yaşana kadar…

Kampa gidelim mi baba ile Haziran ayında gittiğimiz ilk kamp denememizden yağmur ve soğuğa rağmen biz ve çocuklar çok memnun kalınca ve biz de ilk denemenin acemiliğini yaşayıp kamp hayatı ile ilgili tecrübe kazanınca ikinci kamp macerası için cesaretlendik. Bu cesaretle kız kardeşim ve ailesini de Ankara’dan Kocayayla kampına katılmaya ikna ettim!

Kamp yapmak ve doğada olmak uzun zamandır gerçekleştiremediğimiz bir hayalimizdi.  Fırsat olmadı demek haksızlık olur, bir türlü bu amaç ile hareketlenip faaliyete geçemediğimiz için bu zamana kadar bu hayal gerçekleşemedi. Çok kolay da değil açıkçası bazı şartların yerine gelmiş olması gerekiyor.

Kamp duyurusunu yaptığımız andan itibaren sizden gelen sorular arasında son zamanlarda en çok sorulan şey "Araçlarımızı kamp alanına uzak olacak mı?"... En büyük çekincemiz yürümek ve hareket etmek olunca, piknik yerine kamp organizasyonuna geldiğimizi bir anda unutuveriyoruz.

Kampa Gidelim mi Baba, sıradan bir ebeveyn-çocuk etkinliğinden çok daha fazlası ve bunu sağlayan tek faktör doğada olması değil. Hep bir çocuk büyütmek için gerektiği söylenen ve günümüz şehir yaşamında pek kimsenin bulma şansına erişemediği o koca köyü kuruyor insanın ayaklarının önüne ve deneyimlediğim kadarıyla her bir kampında tekrarlanıyor bu; yeni katılımcılarla, farklı ortamlarda, farklı şartlarda. Dolayısıyla tesadüf olamaz.

Cron Job Starts