Daha çok kampcının görmesini istediğimden dolayı bu sene 2. Kez Kocayayla kampı düzenledik. Tahmin ettiğim gibi kalabalık oldu. Buluşma noktasına bizim geç kalmamız bu senenin en önemli bombalarından biri oldu. Hemen hemen herkes benden önce gelmişti. Durmadan yaylaya tırmanışa geçtik. Yol boyu çiseleme devam etti. Ama hava kuru olduğundan soğuk çok hissedilmedi.
Gece saat 3:00. Gök gürültüsü ile uyandım. Camın önüne geldim. Yağmur fena yağıyor. Şöyle bir sabahı düşündüm. Tekrar dalmışım. Sabah erkenden yola çıkmıştık. Buluşma yerimize doğru hızla yol aldık. Sanırım bu yağmurdan dolayı vazgeçmiş birkaç katılımcı hariç herkes toparlandı. Ama sanırım buluşma saatine biraz daha uymaya çalışmalıyız.
Cami önünde buluşma köylüler tarafından merakla karşılanıyor. Yaylaya kampa gideceğimizi öğrenince güzel bir gülümseme oturuyor suratlarına. “ Soğuk olur ama haa” diye eklemekten alıkoyamıyorlar kendilerini.
Koca Yayla da gece kamp ateşinde başlayan sohpet ,bize kendi kampımızı yapma cesareti verdi.
Hazırlandık,ilk defa kamp yapacak arkadaşlarımız vardı.En önemli şey ,çadır ,mat ve ayakkabı dedik, Çantalarımızı hazırladık,
Sonunda bu da oldu Afrika dansı yaptık. Ağustos enerjisi ile başlayan kampımız yine değişik süprizlerle geçti. Mıhlı şelalesinden gelen suyla beslenen deremiz bu sefer bize farklı bir seçenek üretmişti.
Temmuz 2. Kamp biraz daha kalabalıktı. Katılımcıların uyumlanma süreçleri ve karakterleri farklı olduğundan her kampın süreci de farklı olur. İlgi alanları ya da dikkat süreleri yaptığımız aktivitelerin süresini veya sırasını belirler. Bu sürekli olarak değişebilen, gözlemlere dayanan bir esneklikle yürütülür. Bu sebepledir ki kafamızdaki hiçbir program zorunlu olarak akmaz.
Dedetepe yine çok farklı süprizlerle karşıladı bu yıl bizi. Öncelikle geçen yıldan gönüllü olarak kalmaya devam eden Alessandro ve Stefania hala oradalardı. Bu mükemmel ekmeklerin ve pizzaların yaratıcısı onlar. Geçen yıl kampta olmayan Muhammed ise bu yıl bir sürü proje ile çiftliğe çok renk getirmişti.
Akyazı ilçesinin 25 km güneyinde olan acelle yaylasına kampa gitmek uzun süredir aklımdaydı. Yerleşimin fazla olması ve yaylacılar sebebiyle farklı yaşam seçimlerine ziyaretçi olabilirdik. Yaylanın tam ortasından geçen dere bir toprak yığını ile engellenmiş ve yaylanın tam ortasında büyük bir gölet oluşmuş. Tabii baraj sonrası derenin bir yatağı bayağı kurumuş. Ama su işte bu hafif hafif sızıyor ve umarım aşağı tarafta kalan canlı yaşamını olumsuz etkilemez.
Bu sefer Düzce’nin muhteşem doğasını keşfe çıktık. 6-7 Temmuz 2013 tarihinde Samandere Koyacayla’ ya çoluk çocuk kampa gittik. Kamp öncesi gönderdiğimiz epostalar herkes tarafından çok iyi incelenmiş idi. Samandere şelalesinde buluştuk. Ondan sonrasında yayla 9 km civarında. Yolu çıkarken ineklerini otlatan çoban ile süt ve peynir hakkında konuştuk. Yayla evlerinde bunları ürettiklerini öğrendik. Sonrasında ver elini yayla.
Kapatın gözlerinizi hayal edin.. Çocuklarınız ile bir çadırın içindesiniz, dışarıda hafiften bir rüzgar ve pıtır pıtır düşen yağmur damlaları, eşlik eden cırcır böcekleri, sadece yıldızlardan ve ateş böceklerinden gelen cılız bir ışık. Gün boyunca yemyeşil çam köknar ve kayın ormanlarında bol oksijen alarak yaptığınız yürüyüşler, ardından hep birlikte açık havada yenilen akşam yemeği, kamp ateşinde pişen mısırlar ve bol sohbet sonrası tatlı bir yorgunlukla gözlerinizi kapatıyor ve tatlı bir uykuya dalıyorsunuz. Sabah sizi kuşlar korosu uyandırıyor, yüzünüzü tatlı tatlı yalayan güneşin ilk ışıkları ile güne başlıyorsunuz..
Bu yazının adı aslında #direngezi Delmece yaylası kampı olmalı. Çünkü bir önceki hafta olan kampımızı iptal edip gezi’deki ağaçlara dostluğumuzu göstermiştik. Sonraki hafta boyunca herkes gibi bizde az uyuduk ve gergindik. Bir sürü şey yaşadık. Hafta sonuna doğru ortalığın durgun ve taksimin çocuklarla gidilemeyecek kadar kalabalık olacağını düşünerek Delmece kampımızı Yapmaya karar verdik. Gidecektik, hatta gidip ormanlara Taksim’deki durumu anlatacaktık. Belki kalkıp gelirlerdi. Belli olmaz bakarsın gelirler.