Bizim için çok heyecanlıydı ve bizim için bu kadar büyük bir grup ilkti. Kişi sayısını gördüğümde aslında endişelenmedim desem yalan olur ama hava güzel olacaktı ve gerisi halledilebilir göründü gözüme. Halledildi de sanırım.. ben lafı uzatmayacağım, bu sefer katılımcılardan dinleyelim hikayeyi :)
Yine bir sonbahar, yine vazgeçilmezimiz menekşe yaylası. Bu Erin ile 3. kere gidişimiz ancak bu sefer eksikliğini çokça hissettiğimiz bir durum ile karşılaştık: Erin’in yaşıtı bir çocuk olmaması. O yüzden bu yazıya bir duyuru ile başlamak istiyorum. Yeni bir platform olulturmaya karar verdik.
Basit yaşamak istiyorum..
Aynı Erin gibi kamplardan dönerken “neden dönüyoruz ki?” sorusunun cevabını bulamıyorum. Sabah saat 06:30 bizim için 06:45 Erin’in için kalk borusu zamanıydı. Bir türlü benim kaldırma çabalarım sonuç vermediğinde Hülya devreye girdi “hadi bakalım kampa gidiyoruz” dediği an Erin yataktan hızlıca doğruldu ve bir gün önce beraber hazırlandığımız için (sanırım) ilk söylediği cümle:
Yarın da Menekşe yaylasında sanırım artık uğurlayacağız. Erin’in de dahil olduğu kamplara kış süresince ara vereceğiz. Bu arada biz anne-baba olarak kışın ne yaparız onu bilemem ama baharda Erin’li kamplar tekrar başlayana kadar biraz evdeki çadırını kurmakla idare edecek görünüyor.
Alpay artık sea kayak yapmakta ve ikinci faaliyeti olan Paşabahçeden yola çıkıp Heybeliye gelme rotasının sonucunda atacakları kampa bize katılıyoruz. Biz dediğim Erin ve ben, kardeşimi de davet edince ettik 3 kişi. Uzun zamandır sırtımda kamp yükü taşımayan ben bir de puset ile Erin’i götüreceğim ve kardeşim de olacak, hmm olur mu?? olur olur diyip yola çıktık.