Gittik

Gittik

Kurşunlu Köyü Köy Yaşamı Deneyimi 28 – 29 Ocak 2023  -  Bu sefer yağacak kar!

Bu hafta hava önceki haftalara göre daha soğuk.  Sanki artık kar yağacak gibi. Soğuk havada daha bir canlı hissediyor kendini.

Köyün bütün sokaklarının ve köy kahvesinin tadını çıkardık bu hafta. Hava soğuk olunca köy kahvesinin döküm sobası yanında yudumladık çaylarımızı.

Orman yürüyüşümüzde doğanın bıraktığı ipuçlarını takip ettik. Likenlerin spor kapsüllerini gördük! Minik bir sap üstünde çok ilginç minik çanaklar, sanki terse dönmüş şemsiye gibi. Karayosunlarının spor saplarını inceledik. Toprağın bu canlıların üreyebileceği kadar nemlendiğini anlatıyordu bu ipuçları bize.

Çocuk adımlarla yürüdük bugün. Çocuklarımız yürüyüş liderimizdi bu sefer. Yağmur altında, mis gibi orman kokulu yürüyüşler yaptık bu sefer de.

Hiç açlık hissetmiyorken, adeta orman kokusuyla doyuyor gibiydik, yemek kokularını alınca midemiz guruldanmaya başlıyor. Güzel yemekleri bulunca hepimiz sorgusuz sualsiz yemeğe başlıyorduk. Bu durum emektarlarımız köylü kadınları çok mutlu ediyor. İstiyorlar ki her şeyi yiyelim.  Sonra da bu kadar yiyoruz ama hiç şişmiyoruz tartışmaları devam ediyor. Üretilen ürün zehirsiz ve atalık olunca vücudun iyilik halini de bozmuyor haliyle.

Konuşan ağaçları dinledik çocuklarla. Sanki kar geliyor diye konuşuyorlardı. Tek dileğimiz kar düşmesiydi bu etkinlikte.

Konvansiyonel tarım aletlerini konuştuk bu sefer. Hangisi ne işe yarar, hanginsin faydası ne, hangisinin zararı ne. Doğru bildiğimiz yanlışları, toprağı onarmayı ve küresel ısınmayı konuştuk tarlaların aralarından yürürken.

Görece soğuk olan bu hafta sonunda ara ara yağan sulu karın eşliğinde yaptık gezilerimizi. İki gün boyunca kar diledik, yağmadı. Ancak herkes dönüş yoluna geçtikten bir saat sonra ben köyü terk ederken köyün ilk karı lapa lapa uğurladı beni. Öyle ya da böyle bir şekilde düşmüştü işte. Bu kadar kişinin dileği boşa çıkmamıştı…

Her zaman olduğumuzdan daha kalabalığız bu hafta ama hava yine aynı. Kış gelmek bilmiyor. Kasım ayında daha soğuk günlerimiz olmuşken bu hafta sonu yine sonbahardan çalınmış gibi.

Ekip heyecanlı. İki günümüzün kısa özetini anlatırken onlara yüzleri gülüyor. Özet olarak yemek yemek için yürüyüş yapacak olma fikri hepsini güldürüyor. Yemekler de yemek ama, atalık tohumlardan üretilmiş zehirsiz yemekler bunlar.

En son bir ay önce köydeydik. Bu sefer KALEV Okulları veli ve çocuklarıyla beraberiz.   Geçen sefer köyden ayrılırken bu etkinlikte kar olur diye tahmin etmiştik. Hatta kar altında ilk ateşimizi yakarız yeni yıla girerken demiştik ama karın inadı tuttu gelmiyor. Soğuk bir kırağıyla başlıyor sabahlar. Toprağın ihtiyacı beyaz bir örtüyken, kaskatı kesiliyor dondan. Fırsat bu ya, bol bol toprak ve küresel ısınma konuşmamızın mayası oldu bu kış kuraklığı.

Geçen haftaki ayaz yerini lodosa bırakmıştı. Burada bu kadar ılık bir havayla hiç karşılaşmamıştım. Yağmursuz bir lodostu bu, daha yağmuru düşmeye vakit bulamamıştı. Sobalara gece bile ihtiyacımız olmayabilirdi bu havada...

Kırağı düşmüştü köye. Kurşunlu görece soğuk bir köy, kuzey bakılı ve güney tarafında büyük bir kaya kütlesi var. Sabahları acı soğuğu kokladığımız, öğlenleri güneşin tadını çıkardığımız harika sonbaharlar oluyor burada.

Böceklerin de oteli mi olurmuş öğretmenim?! Bu soruyla başladı çocuklarımızla kamp. Hayalini kurduğumuz böcek otellerinden birini yapacaktık bu kamp ve yaş grubumuz bu iş için harikaydı.

Kızılcık zamanı düştük orman yollarına, kızılcıkları yiye yiye ilerledik orman patikalarında çocuklarımızla. Bir hafta önce yağan sağanak yağmur yüzünden bu haftaya ertelemiştik kampımızı. Bizim için bir ilk olan bu erteleme, harika bir zamanda bu patikaları yürüme şansı vermişti bize.

Hoş geldin Sonbahar. Sonbaharın tüm renkleri içinde tabloda kaybolduk, mis gibi havayı içimize çektik, günlük güneşlik güzel bir havanın tadını çıkardık bu haftasonu. 

“Kahvaltı hazır!” sesiyle kampımız resmen başlıyor. İlk ortak işimiz birlikte karnımızı doyurmak. Kampa gelindiğinde birliktelik ruhunu yakalamak için ilk ortak iş çok önemli çünkü. Onun için buluşmadan sonra kahvaltıyı olabildiğince erkene koyuyoruz. Kamp birlikte yapıldığında güzel.

Sırada orman yürüyüşü ve oryantasyon var. Kampımızda daha önceki kamplarımıza katılmış katılımcılarımız da var bu hafta. 2. ya da 3. kez gelen çocuklarda hedeflediğimiz yavaşlama hemen hissediliyor. Oradan oraya koşturmadan yapıyor yapacaklarını. Daha planlı ve yaparken de daha yavaş. Yeni gelen çocuklara acele edip diğer yere koştukları için şaşkınlıkla bakıyorlar sanki.

Permakamp çocuklarında bunu açıkça gözlemledik. Artık oyunlar kısa vadeli değil. Uzun vadeli ve planlı. Sanki ne yapacaklarını biliyormuş gibi kampa girip gözden kayboluyorlar. Tabii bizim çiviler ve çekiçler de kayboluyor. Ha bir de testereler.

Bu hafta ekibimiz kalabalık. Çocukların yaş grubu  çoğunluklu olarak küçük yaş. Orman yürüyüşümüzü onların ritmine göre ayarlıyoruz. Orman girişinde bizi bir kaplumbağa karşılıyor.  Çocuklar büyük bir heyecanla toplanıyor başına inceliyorlar seviyorlar uzun uzun. Yol boyunca ve molalarımızda sohbet ediyoruz, ormanda hayvanlar nereden su içer, nerelere yuva yapar, ne zaman kış uykusuna yatarlar, mantarlar ne zaman çıkar, nasıl çoğalır, ağaçlar birbirileri ile nasıl konuşurlar... Dönüş yolunda herkes yaşına göre taşıyabileceği kadar dalı  topluyor ve taşıyor kamp alanı ateş başına.

Kamp alanına vardığımızda oryantasyon bitmiş ve çaylar yudumlanmakta. Ormanda yoruldum, diken battı diye söylenen çocuklardan eser yok:) Büyük bir heyecanla koşuyorlar anne babalarına maceralarını anlatmaya. Ama her şeyi anlatmadıklarını biliyoruz. Anıları onlara özel.

 “Yemek hazır!” ile yemek sırası tekrar kuruluyor. Bu sıra değişik, sıranın önüne geçmek serbest, eğer bir çocuk bir yetişkinin önüne geçiyorsa.

Öğle yemeği yine bu mevsimde bahçemizden çıkan ve Beykoz bölgesinde yetişen sebzeler ile yapılıyor. Tercih ya da hastalık sebebiyle farklı bir menü yemesi gereken katılımcılarımız için alternatiflerimiz var. Bu özel durumlar için önceden haber verilmesi gerekiyor tabii ki.

Bugünkü çiftlik işimiz buğday eleme. Geçen haftalarda patoz ve elekten geçirdiğimiz buğdayları çuvallayarak harmanı kaldırmıştık. Şimdi ise ekmek yapmak üzere minik saplardan  buğdayı ayırmak için detaylı bir eleme işlemi yapmamız gerekiyor. Hep birlikte brandamızı yayıp buğdayı numara numara elekten geçirerek eliyoruz. Meditasyon gibi bir iş:)

“Yemek hazır!” sesini duyduğumuzda çadırlar henüz yeni kurulmuştu. Akşam yemeğinin ardından keyifli ateş başına geçiyoruz.

Mevsimin bize sunduğu bir hediye olarak akşam tatlı tatlı yağmur yağıyor. Çadırın içinde sadece bir kaç santimetre ötede ıslak bir doğa var. Yağmur damlalarının çadıra çarptığında çıkan ses iyileştirici. Kamp sadece çadırda kalmak, ateş yakmak değildir. Doğanın derin dünyası içerisinde bütüncül olarak bulunmak demektir. Doğanın unutulmuş köşelerinde ayak izinden başka iz bırakmadan keşiflerde bulunmaktır. Bir çocuk ancak o zaman kendisinin ve arkadaşının da doğa"nın bir parçası olduğunu fark eder. Böylelikle çocuklarımızda empati, farkındalık, dinginlik, dinlemek, duymak gelişir.

Ertesi gün yağmurlu bir sabaha uyanıyoruz. Kahvaltıyı Domda yapıyoruz. Ardından yağmur sesleri eşliğinde mandalamızı. 

“Yemek hazır!” sesi son kez duyuluyor ve öğle yemeği başlıyor. Okulların açık olması, ertesi gün çocukların okula gidecek olması sebebiyle aileler ayrılış hazırlıklarına daha erken başlıyor.

Seteney Koz

Eylül ayındayız. Artık sabahlar serin  ve puslu oluyor. Bunaltıcı sıcaklar yerini hafif serinliklere bıraktı, sonbahar kendini yavaş yavaş hissettirmeye başladı. 

Orman bir başka güzel bu hafta. Kızılcıklar kendini göstermeye başlamış. Bol gölgeli, bol yapraklı  ağaçlar bu sıralar en güzel hallerindeler. Bu kampta yaş grubumuz küçük, o yüzden onların ritminde bol gözlemli, bol sohbetli bir orman yürüyüşü  yapıyoruz. Mantarları, ağaçları, bitkileri inceliyoruz.

Solucanları konuşuyoruz. Sık çalılı yerlerden macera geçişi yapıyoruz. Yaşlar küçük olsa da herkesin bir görevi ve yapacak işleri var ekibimizde. Kamp ateşimiz için dal toplayıp kampa taşımak. Hemen mola yerimizde heyecanla toplanan dallar taşıma düzeneğinin içine yerleştiriliyor ve kampa kadar sırayla elden ele taşınıyor sırayla. 

Kampta bu hafta bizi yine devam eden çiftlik işleri bekliyor. Buğdayın  detaylı elenmesi, Düşler Tarlası bostan hasadı,  malç hazırlama, tavuk bakımı, limonata yapımı derken gün nasıl da akıp gidiyor  anlamadan. 

Akşam üzeri biraz yavaşlama zamanı.  Ben çocuklar ile araziden topladığımız bitki, çicek ve dallar ile doğa tablolarımızı yapıp limonatalarımızı yudumlarken, Gökhan yetişkinler ile mis gibi demlenmiş mayıs çayımız eşliğinde fermantasyon üzerine tatlı bir sohbete dalıyor. 

Ekolojik gıdalar ile hazırlanan akşam  yemeğimizi hep birlikte  afiyetle yedikten sonra yüzler gülüyor. Bir katılımcımız  “Ben kendi rutinimin dışında her öğün yemek yedim ve her seferinde de acıkarak yedim. Hiç de rahatsız etmedi. Bu yemeklerin tadına  doyamıyorum”  diyor. Gıdalarımız zehirsiz ve atalık tohumlardan olduğundan bedenimize şifa oluyor ve o iyilik halini bozmuyor.  Ne yersek  oyuz  diyerek bir kere daha ekolojik gıdanın  ve bu gıdaya ulaşmak için kooperatiflerin önemini vurgulamak istiyorum. 

Doğa ana o mevsimde ne veriyorsa menümüz o. Herşeyin kendi zamanı var. Mevyeler ve sebzeler o zamanı biliyorlar. Bu hem kendi çoğalmaları için en uygun zaman, hem de bizler için en lezzetli, en faydalı zamanları. Doğanın doğal döngüsü içinde o sebze ve meyveleri yiyen hayvanlar, kuşlar tohumların çok uzaklara taşınmasını sağlayabiliyorlar. Karşılıklı fayda diyoruz biz bunun adına.

Mevsim geçişi ve bahçemizde  artık kahvaltıya koyduğumuz domates salatalık ve biber kalmadı. Ama domates salçasından yapılan kahvaltılık sos acuka bir harika. Yazlık sebzeler yerini kışlık sebzelere bıraktı. Haliyle menümüz de değişti. Havaların da soğumaya başlamasıyla birlikte artık daha fazla içimizi ısıtan yemekler menümüzde yer alıyor. İkindi zamanı meyvemiz de artık elma .

Kamp ateşi pek bir kalabalık. Ekip heyecanlı. Anlatacak ne çok hikaye, masal varmış. Bir bir dökülüyor heybeden gece boyunca. Mısırımız ise olmazsa olmazımız. Patlatması ayrı, yemesi ayrı bir keyif.

Ertesi gün herkes rahatlamış ve alışmış. Kahvaltıda çocuk masası kuruyor güle oynaya. Yetişkinler kendi masalarında bol sohbette.  Bol bol oyun ve kalan işlere devam ederek akıtıyoruz günü tüm sakinliğiyle.

Tekrar görüşmek dilekleriyle bir bir uğurluyoruz katılımcılarımızı. 

Seteney Koz

Şehrin bunaltıcı sıcağından ve keşmekeşliğinden  uzaklaşmak için iyi bir  alternatif oluşturuyor kamplarımız. Bir hafta sonu da olsa alışkanlıklarınızı kapıda bırakarak girdiğiniz Permakamp’tan bir şeyler öğrenerek, deneyimleyerek, merak  ederek, heveslenerek ve kafalarda sorular  oluşturarak dönmenizdir evinize istediğimiz. Hayatımızda normalleşen anormalliklere dikkat çekmek ve bize zorunluluk gibi gelen şeylerin aslında kendi seçimlerimizin sonucu olduğunu  konuşmaktır sohbetlerimizde hedefimiz . Kendi yaşam deneyimlerimizi paylaşmaktır aslında tam anlamıyla yaptığımız. 

Ekibimiz heyecanlı ve tam takım keşfe hazır. Ormanda bizi bol böcek,  kaplumbağa ve mantarlar karşılıyor bu hafta. Ormanın ekibinin bir de önemli görevi var. Ormandan ateş için  ince dallar toplayıp yeni hazırladığımız düzenek  ile kampa taşımak. Eee odun olmaz ise ateş de olmaz. Görev tam bir ekip çalışmasıyla tamamlanıyor ve akşam kamp ateşi o dallarla yakılıyor büyük bir heyecanla. 

Sapla samanı ayırma işimiz bu haftada devam etti ve sıkı bir çalışmayla bu yıl da harmanı kaldırdık hep birlikte çok şükür. Bundan sonra detaylı elek çalışması:) 

Hava çok sıcak, serinleme zamanı. Çocuklar, hazırladıkları limonataları yudumlarken bir taraftan yün mandalası yaptılar keyifle. Büyükler de gölgede yetişkin içecekleri ile tatlı sobetlere dalarak serinlediler. 

Bu hafta kampımızda tükettiğimiz tüm sebzeler yine Düşler Tarlası’nda kendi yetiştirdiğimiz ürünler. Bahçenin verimi iyice arttı. İhtiyacımızdan fazlası oluşmaya başladı. Bu haftasonu artık katılımcılarımızla da paylaştık sebzelerimizi. Ancak yine de bitiremedik ürünleri ve başlasın kış hazırlıkları diyerek konserve yapımına giriştik.  Gıda birliğimiz için çeşit çeşit konserve hazırladık el birliğiyle. 

Bu haftasonunun en sevileni ve doyulamayanı yine açık ara yün mandala atölyesi oldu.

Tekrar tekrar çıktı sepetler ve yünler, büyük küçük demeden hiç boş kalmadı peke:) 

Seteney Koz